18 Ağustos 2008 Pazartesi

Tribünler Çökerken

Fenerbahçe yönetim kurulu uzun süredir taraftarının isteklerine cevap veremiyordu. Bu istekler Genç Fenerbahçeliler maratona geçsindi. Öyle de oldu geçtiler. Ama çıkan bir kavga nedeniyle TFF tarafından 25 kişiye 1 senelik ceza geldi. Bu 25 kişi de sanırım tribünün abileri. İşin diğer enteresan tarafıysa bu 25 kişiden bazılarının, olayın çıktığı maraton tribününde hiç bulunmamış olmaları. Yaşananlar bildiğimiz kadarıyla böyle. Olayın altında elbette Aziz Yıldırım ve tribündeki insanlar arasındaki anlaşmazlıklar var. Yoksa kavga, TFF bahane. Bir başkan tribünlerdeki olayları engellemek için elbette çalışmalıdır. Bu yönde açıklamalar yapıp bunun arkasında dursalardı amenna. Ama yeni açıklamaları hayli enteresan. Diyorlar ki Reis yok, Fenerbahçelilik var. Nihat Özpolat (Sefa) için bu tabir kullanılıyor. Fakat bildiğim kadarıyla o kafa kadro içerisinde gerçekten reis sıfatına uyacak siyasi görüşte insanlarda var. Buna nasıl engel olacak Aziz Yıldırım, onu anlayamadım. Çıkıp stadyumda tribündeki insanlara reis diye bağırılabilir. Bunu engelleyemezsin. Bir diğer noktaysa bu insanların Fenerbahçeli olmadıklarıyla ilgili. Burada haklı olabilir. Sefa'nın Sebo'nun hep BJK tribünlerinden yetiştiklerini biliyoruz. Birde Bursaspor amigosu Selim o da BJK tribünlerinden gitme. Bu zamana kadar sesiniz çıkmıyordu da şimdi mi dert oldu. Sefa neresinden bakılırsa bakılsın 15 seneye yakın FB tribünlerinde. Çok enteresan tabii. Sebep bu da değil yani. Birde alt kimlik üst kimlik muhabbetine girilmiş yazıda. Tek kimlik Fenerbahçelilik denmiş. Başka bir üst kimlik yok denmiş. Türkiye'nin bir dönem gündemine oturan kimlik meselesi gibi saçma sapan bir benzetmeye gidilmiş. Fenerbahçelilik Şükrü Saraçoğlu'nda fahiş fiyattan kombine almak, takımı iyiyken alkışlayıp kötüyken tıpkı bir müşteri davranışı gibi stadı terketmek, Fenerbahçe kart alanların önceliklerine sahip olmak, sadece iç saha maçlarında destek olmak -ki bu çok komik şöyle bir açıklama yapılmış: "Taraftarımız iyi bilmelidir ki kulübümüzün gençlik örgütlenmesi ya da deplasman organizasyonu yoktur."- demek mi?
Son olarak noktayı koymuşlar: Yüz yıllık bir çınar olan Fenerbahçe Spor Kulübü bunları muhatap almaz, bunlarla bilek güreşi yapmaz.

Bunlar dediği insanların sayısına bakıp aldanmayın. Ya da sayıları örnek gösterenlere aldanmayın. Her zaman sayısal çokluğu arkanıza alıp yaptıklarınızın birşeyleri değiştirmeyeceğini sanmayın. Azınlıkları da mutlu etmek zorundasınız, ki bu öyle kemikleşmiş bir durum değildir. Yarın kimin nerede duracağı hiç belli olmaz. Takım kötü giderken, şemsiye ters çevrilirken küçük denen şeyler başa bela olur.

Bu konuyla ilgili en başında yazmak istediğimi de en sonun yazayım öyleyse. Bu durumun sarı-laciverti, sarı-kırmızısı, siyah-beyazı olmaz. Bu aslında basbayağı "Modern Futbola Karşı" bir duruştur. 3-4 milyar verip de maçı rahat rahat seyredemeyecek taraftar profili ile yılların "Tribünün yükünü Maraton çeker" sloganının sahipleri arasında bir seçimdir. Elbette yöneticiler paradan yana tavır alacaklar. Bugünün dünyası böyle çünkü. Haksızsın ama şimdilik. Bu düzende haksızsın, ama bu düzenin doğrularına göre. Tüm tribün kültürüne sahip gruplar, birleşmeliler. Böylece özlenen birliktelik bu yolla sağlanmış olur. Türkiye'de bir taraftar birliğinin tam da sırasıdır.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz.

Hiç yorum yok: