14 Eylül 2008 Pazar

Ortak Düşman Medya

Lider olmak ne zor iş. İster başbakan ol ister genel başkan,istersen teknik direktör ya da kulüp başkanı ol. Hepsinin kendine göre zorlukları var. Zorlaştıransa insanlarla uğraşmak. Herkesin gönlü olsun derken kendinden ve ilkelerinden taviz vermemek. Kendi doğrularının yanında diğer görüşlere de açık olabilmek. Ben kibirinin önüne geçebilmek ne zor iş. Türkiye'de bugün bu saydığımız mevkilerin çakışması ne kadar ilginç. Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, Fatih Terim, Aziz Yıldırım. Bu isimler hayatımızın en önemli köşebaşlarını tutuyorlar. Futbol ve siyasette en tepelerde dolaşıyorlar.
Hepsi de uzun süredir hayatımızın içinde. Ama sızlanmaları dertleri bir türlü bitmiyor. Lider olmak ne zor iş. Bugün her birinin apayrı görevleri olsa da hepsi aynı dertten mustarip. "Benden önce ne vardı ki, 'ben' başardım, 'ben' yaptım. Bu eleştiriler niye?"
İyi kötü 6 senedir iktidarda(!) bir hükümet, 12 sene kapalı kalmış bir partiyi yeniden şahlandıran(!) bir muhalefet başkanı, Fenerbahçe'yle rakipleri arasında uçurumlar yaratan Aziz Yıldırım, Türk futboluna en büyük başarıları getirmiş Fatih Terim. Her biri hırçın, çünkü hep bir düşman var. Dışarıda değil bu düşmanlar içeride onlara göre. Birşeyler yürümüyor, düzenin önüne taş koyuluyor fikrinde olanından, herşey iyi giderken neden önümüze taş koyuyorsunuz mantığına sahip olanına kadar . Bugünlerde hep en önlerde yer alıyorlar, hep bir tartışmanın içindeler. Hepsinin ortak düşmanı medya. Medyanın eleştirileri. Lider olmak ne zor iş. Kimseden bir geri adım yok. Herkes yaptığının arkasında. Kimse yanlış yapmaz mı bu dünyada? Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, Aziz Yıldırım, Fatih Terim bir gün de "Bu noktada yanlış yaptık" özeleştirisinde bulunamaz mı? Güçlü olmanın, lider olabilmenin şartlarından biri midir bu? Hep ufak hesaplarla uğraşmak Türkiye'nin kaderi midir? Medya gruplarıyla, ya da bir kısım medya gruplarının yanlı yayınlarıyla,taraftar gruplarıyla ya da yazarlarla böylesine güreş tutmak bulundukları konumlara yakışıyor mu? En azından muhataplarıyla aralarında bir aracı olması gerekmez mi? Bu saydığımız isimlerin her konu hakkında bu kadar çok konuşması doğru mudur? Yoksa bu toplumun içinde bir kıskançlık bir hasetlik mi var? Bizler nankörlük mü yapıyoruz herşey güllük gülistanlık giderken.

Hiç yorum yok: