27 Kasım 2008 Perşembe

Sürüden Ayrılanlar

Takım tutmanın akıl ve mantıkla izahını yapmak oldukça zor. Birçoğumuz Fenerbahçeli, Galatasaraylı ya da Beşiktaşlı olarak milyonların arasına karışırken kendi yöresinin takımını tutan, daha azıyla yetinen ya da çok uzaklardakini sevenlerde yok değil.
Özellikle Anadolu şehirlerinde artan bu anlayışın gazeteciler arasında da eşsiz örneklerini bulabilmek mümkün. Gençlerbirlikli Radikal Gazetesi yazarı Tanıl Bora, İzmirsporlu araştırmacı yazar Erdinç Sivritepe ve çok uzaklardakine tutulan Torpedo Moskova taraftarı Radikal Gazetesi muhabiri Efkan Bucak.Onlarda da futbol sevgisi 3 büyüklerle başlamış aslında. Tanıl Bora ve Efkan Bucak Galatasaraylıyken, Erdinç Sivritepe ise Beşiktaş’a gönül vermiş bir dönemler.

Cafer Düşünce…
Tek ortak noktaları bir maç esnasında “Aslında ben bu takımı tutuyorum” demek olmuş hem de futbolseverler arasında “dönek” damgasını yemekten korkmadan. Tanıl Bora’nın öteden beri bulunurmuş Kırmızı Siyahlılara bir sempatisi fakat en ateşli emaresini Ankara 19 Mayıs Stadı’nda maç öncesi yaşanan bir olayla fark etmiş. Gençlerbirlikliler yine kale arkası tribününü doldurmuşlar geri kalan tribünler ise Cimbomlu. Türk adeti gereği yumruk şov için tribüne Kaptan Cafer’i çağıran Gençlerbirlikliler Tanıl Bora’nın da etkileneceği bir olayın tetiğini çekmişler aynı zamanda. Ayağı kayan Cafer düşünce Galatasaray tribünlerinden yükselen kahkaha sesleri kanına dokunmuş Tanıl Bora’nın ve Gençlerbirlikli olmaya başlamış artık. “Takımdan Ayrı Düz Koşu” adlı kitabında ballandıra ballandıra anlattığı Gençlerbirliği sevdası böyle şekillenmiş. Tanıl Bora’ya göre artık Galatasaray -kendi deyimiyle- “futbolda oligarşi”nin 3 ayağından sadece biridir.
Semtinin Takımı İzmirspor Olunca…
Tam 47 senedir İzmirspor’u destekleyen Erdinç Sivritepe Beşiktaşla olan ilişkisine 12 yaşında 1959-1960 sezonunda bir İzmirspor-Beşiktaş maçında son vermiş. Bir anda tribünde İzmirspor tezahüratı yaptığını hatırlayan Sivritepe o gün bugündür iflah olmaz bir İzmirsporlu. “Zaten İzmirspor’un kalesi sayılabilecek bir semtte büyüdüm” diyen Sivritepe “Bir başka İzmir semtinde büyüseydim bir başka İzmir takımını tutacaktım” diyor. Sivritepe, böyle bir takımı tumanın sadece aykırılık olsun diye tutulmaması gerektiğini “Hep İzmirsporla yaşadık. Üç kardeşim İzmirspor sistemi içinde bir lokal kulüpte oynadı. Sezon açılışları dahil her olayı yaşadık. Metin Oktay’ın İzmirspor’da olduğu yılları da yaşadım, Türkiye liglerinin henüz başlamadığı yılları da” diyor.

Mesafe Tanımaksızın Sevgi
1992-1993 sezonu UEFA Kupası 2. Turunda Torpedo Moskova-Manchester United eşleşmesi sonucu dikkatini çeken bu takımı takip etmeye başlamış Efkan Bucak. Torpedo’nun iki maçta elde ettiği 0-0’lık skorlar ve penaltı atışları sonucu bir üst tura çıkan takım olması daha da ilgisini çekmiş olsa gerek ki Real Madrid-Torpedo Moskova maçını daha bir hevesle beklemeye koyulmuş. Türkiye’de Galatasaray’ı destekleyen Efkan Bucak yavaş yavaş Torpedo Moskova’ya daha fazla ilgi duymaya başlamış ve Torpedo’nun Real Madrid’e elenmesi ile birlikte Avrupa’daki yeni takımını da bulmuş oluyordu. Daha sonraları TRT’nin Avrupa futbolunu bizlere sevdiren “Avrupa’dan Futbol” programında Rusya Ligi’ni dört gözle bekleyen Efkan Bucak ligde de nasıl bir sıralamada olduklarını takip etmeye başlar. Her haftanın özetlerini seyreden Bucak iyiden iyiye Torpedo Moskova’ya ısınırken fanatik Galatasaraylılığının da törpülendiğinden bahsediyor. Torpedo ile ilk buluşması ise Türkiye’deki bir salon futbolu maçında olmuş Bucak’ın. Daha sonraları Torpedo’nun taraftar forumlarına yazılar yazan Bucak “O dönemlerde Rusya komünist rejimden yeni çıkmış. Oldukça garip buldular, dışarıya kapalı bir ülkenin çok da meşhur olmayan bir takımının nasıl olurda Türkiye’de bir taraftarı olur diye şaşırdılar. Kulübün basın sözcüsü bana mail attı. Çok mutlu olduklarını söylediler ve bana bir düzine soru yolladılar. “Nasıl taraftarımız oldun?”, “İlk olarak nerede gördün?”, “Galatasaray’ı daha önce eledik bundan sana büyüklerin bahsetti mi?” gibi sorular gönderdiler. Birde o dönemler Kocaelispor’da Torpedo Moskova’dan gelen Komantsev adlı futbolcu oynuyordu. Kendisiyle ilgili benden bilgiler aldılar. Kiralık gelmişti Kocaelispor’a. Bu şekilde bir iletişimimiz oldu” diyor.
“Öteki”nin Oligarşiyle Savaşı
Yazarlar ayağında böyle bir bolluk varken, tribünlerde görülen boşluklar hakkında neler düşündüklerini sorduğumuzda oldukça enteresan cevaplar alıyoruz. Tanıl Bora, “Gerçekten artıyor mu, emin değilim. Belki taraftar grupları biraz daha görünür oluyorlar, internet siteleriyle, kılık-kıyafetleriyle. Bir yandan, taraftarlığın cazibeli bir kimlik haline gelmeye başlamasının etkisi var bu yönelimde. Taraftarlar, şıklaşmaya, kendini göstermeye çalışıyor. Kulüpler de, “halkla ilişkiler”, “marka” ve “imaj” işlerini modern yöneticiliğin bir icabı olarak benimsedikleri oranda, böylesi girişimlere destek veriyorlar. Ancak toplamda “öteki” takımların taraftar sayısının arttığını zannetmiyorum. Zira istisnalar dışında, benim “oligarşi” dediğim üçlü veya dörtlü grubun bu zamâne cazibelerini sunma potansiyeli hep daha yüksek” diyen Bora’nın büyük takımları oligarşi olarak adlandırması oldukça manidar.

İki Takımı Desteklemek
Bucak ise bu konuda pek de kötümser değil. Genel olarak şehir takımlarına sahip çıkılsa da 3 büyükleri de destekleyen taraftarlar olduğunu buna da en çok Gaziantep’te tanıklık ettiğini söylüyor. Bucak “Ancak 3 büyükler dışında kendi şehrinin ya da yöresinin takımlarını destekleyen insan sayısı gitgide artıyor. Mesela bunlara örnek verebileceğimiz şehirler Bursa ve
Kocaeli başta olmak üzere Sakarya, İzmir, Eskişehir” diyor. “Anadolu takımlarının kuruldukları yılları hatırlayan biri olarak taraftar sayıları o yıllarda daha çoktu diye düşünüyorum” diyen Erdinç Sivritepe, daha sonraları bu takımların İstanbul kulüplerine güçleri yetmeyince seyirci sayılarında da azalma yaşandığını anlatıyor. Sivritepe “Kulüpler başarılı olduklarında sayıları gitgide artan taraftarlar başarısızlıklarda ortadan kayboluyorlar. Kesin bir saptama yapmak zor olabilir, ama ben gene de bu türden bir bilincin yerleşmeye başladığına inanmak istiyorum” diyor.
Tanıl Bora’nın Gençlerbirliği
“Gençlerbirliği’nin ismi hoştur. Bir şehir veya mahallenin adı değildir, futbolun eski romantik zamanından kalma folklorik bir addır. Köklü kulüptür; öğretmen, öğrenci, memur, velhasıl şehrin tahsilli zümresine dayanan, kendine mahsus bir kuruluş ve büyüme hikâyesi vardır. Her zaman az taraftarlı, problemli olmasına rağmen hayatta kalmayı başarmış olmasından gelen bir sihri vardır. Ben peşine takıldığımda, isimsiz emek kahramanlarıyla “büyüklere” müşkülat çıkarma marifetini de ortaya koymaya başlamıştı. Renkleri de şahânedir.”

“Moskova’nın 4. büyüğü Torpedo”
Moskova takımları arasında en az tanınan ve bilinen takım Torpedo Moskova. Torpedo Rusya’daki kamyon fabrikasının takımı en az taraftarı olan kulüp. Ancak statları oldukça büyük. 2008 Avrupa Şampiyonlar Ligi finali de Luzhniki Stadyumunda oynanacak.

“İzmirspor işçisi bol bir tabakaya sahip”
İnternet yolu ile bir yabancı haber ajansına muhabirlik yaptığım için maçlara istediğim sıklıkta gidemiyorum. İzmirspor’un genelde 5-10 bin arasında değişen bir seyircisi var. Sezondaki başarı ve iklim koşulları bu sayıyı doğru orantılı olarak etkiler. Seyirci yapısı olarak diğer İzmir kulüplerine göre daha fakir, işçisi daha bol bir tabakanın takımı. Benim gibi yaşı ilerlemiş kişilerden, babasının elini tutarak gelmiş çocuklara dek çok farklı yaş gruplarından oluşan seyirci sayısında kadın seyircilerin son yıllarda giderek arttığı görülüyor.

Hiç yorum yok: