10 Şubat 2009 Salı

Budur Abiler...

Henüz çıkmadı Serencebey Gazetesi ama yazmanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Keşke dün aklıma gelseydi de Moda Kartalları'nın gerçekleştirdiği "Seba Sonrası Beşiktaş" panelinde söyleseydim. Ergin Aslan'ın Okay Karacan ile yaptığı, uzun olduğu kadar güzel röportajın en can alıcı yeri dünkü panelin aradığı cevaptı şüphesiz. Rıdvan Akar, Fatih Doğan, Adnan Dinçer, Esra Kahraman, Sinan Vardar ve Hürser Tekinoktay sürekli Beşiktaşlı duruşunu tarif etmeye çalıştılar, kaybolduğundan yakındılar. Ne biçim şey şu Beşiktaşlı duruşu... Vakur olmak, erdemli olmak dışında somut, elle tutulur, gözler görülür bir örneği "Aha budur" diyeceğimiz bir belirtisi yok mu diye düşünmüşümdür hep. Sağolsun Okay Karacan Beşiktaşlı duruşunun nasıl olması gerektiğini de anlattı bize. Herkes duruşu tarif ededursun, meğer Beşiktaşlı duruşu buymuş abiler.
Beşiktaş'ın 90'lı yıllardaki son şampiyonluğu. Christopher Daum ve Süleyman Seba. Beşiktaş şampiyonluğa çok yakın. Televizyonlar, gazeteler Beşiktaş'ın futbolcularını, teknik direktörünü ve Süleyman Seba'yı programlarına konuk almak için yarışıyorlar. Dansöz oynatacaklar, futbolcular kalkıp oynayacak, Daum gerdan kıracak falan. Beşiktaş şampiyonluğu garantiler ve televizyonlarda futbolcular ve Daum görünürler ama Süleyman Seba yoktur hiçbir yerde. Okay Karacan o dönemler TRT Radyosu'nda çalışmaktadır. Şampiyonluk kutlamalarının ertesi sabahı saat 8'de taş bina radyo evinin önüne bir araba yanaşır içinden mütevazi Süleyman Seba iner. Yavaş yavaş çıkar merdivenleri ve TRT Radyosu'nda çok sevdiği akranı bir Beşiktaşlı radyocuya şampiyonluğu anlatmaya başlar. Televizyonu değil radyoyu tercih etmiştir. Okay Karacan bu anısını Serencebey Gazetesi'nde ayrıntılı ve doğal olarak benden daha güzel bir şekilde anlatıyor. Duruşun hasını tarif ediyor. Edinmek lazım, saklamak lazım...

Hiç yorum yok: