5 Ekim 2009 Pazartesi

Müdürün Eli

Yaz aylarında elin takımından beş yedikten sonra 'Müdür Nasılsın?' başlıklı yazıda "Bizi bu hale sen getirdin?" demiştik. Takımının başına geçtiği günden beri istikrarlı mücadelesini sürdürürken kupa olmasa da önce futbolseverlerin bir çoğunun takdirini, sonra da antipatisini kazandı. Cin gibi fikirleri olabilirdi ama cin olmadan adam çarpmaya çalışınca da Çin porseleni gibi dağıldı. Önce, belki de hak ettiği sezonda, UEFA'ya gidemedi averaj yüzünden, sonra da Şampiyonlar Ligi'ni kaçırdı son düzlükte. İlk sene kalecisizlik, ikinci sene tecrübesizlik sebebiyle el salladı Asya'dan Avrupa'ya. Oysa ki asker selamı vermeye alışıktı o el.

Neredeyse her ay güncellediği kendi internet sitesinde 'neydik ne olduk' sorusuna cevap ararken, sevenlerini üzerse valizini toplayıp gideceğini yazdıktan sonra sessizliğe büründü. El üstünde tutulduğu Sivas'ta 'el' olmuştu birden bire. Geçen sene karlı bir maç günü, galibiyetin ardından "A... koyduk Bülent Başkaaan!" diye yanına gelenler yok olmuştu. Sessizliğini dün bozdu, bugün kaleme aldı ve yine kendi sitesinden istifasını açıkladı. Yıllarca top oynarken eline ve diline hakimdi, hoca olunca işler değişti. Elinde top, herşeye bulaştı. Herkesi kucaklamak istediğinden bahsederken, sitesinde Mustafa Kemal'in bir sözünün altına adaletle ilgili kendi sözünü yazdı. Yalnız bilmesi lazımdı, futbolun adaleti yok. Eline sadece bir kuru kafa alan Shakespeare basitçe özetlemiş olayı; olmak ya da olmamak.

Hiç yorum yok: