2 Aralık 2009 Çarşamba

Eskişehir-Fenerbahçe Maçına İthafen

Tribündergi'den Canaria'nın müsadesiyle...

"Fenerbahçe'nin 5 kupayı birden kazandığı yılda, semtin Kalamış apartmanında dünyaya gelmiş olmam, nüfus cüzdanımın köy-mahalle kısmında FENERBAHÇE yazması rahmetli İslam ÇUPİ'nin dediği gibi bir ilahi tesadüf müdür, yoksa bir büyük nimet mi? Bilinmez...Ama semtte doğup da başka takım tutmak ne mümkün !Çocukluk yıllarımız Fenerbahçe' mden uzak ve Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısının zamanında gelmesine bağlı olarak ve babadan bolca dinlediğimiz Fenerbahçe hikayeleriyle geçti doğal olarak. Hiç görmediğimiz, posterlerden aşık olduğumuz takımdı Fenerbahçe...Rahmetli Yılmaz Şen'in göt stoplarıyla rakip tribünleri çıldırtmasını, Can Bartu'nun ezeli rakip sağbekine attığı bacak arasından sonra geçmeyip rakibin dönmesini beklemesini ve sonra bir bacak arası daha atıp, adamın suratına bakarak kasıtlı olarak topu taca atmasını dinledik yıllarca. Görmeden aşık olduk sana Fenerbahçe'm... Mayıs aylarında aile doktorumuz Holtsman'dan bir mazeret izni ayarlayıp seni seyretmeye geldiğim 2-3 maçı nasıl unuturum?Gurbet yılları bitip 1983'te yurda döndüğümüzde, yarım yamalak Türkçe'mizle yol yordam bilmeyiz düşüncesiyle, elimizden tutmasa da babamız getirdi ilk adam gibi maçına beni... Dün gibi aklımdadır o gün. Kapalı tribünde saatler süren kuyruk, bolca itiş kakış ve nihayet canımız çıkarak kendimizi içeri atış... Çokları gibi açık tribünde başlamadı benim taraftarlığım. Direkt kapalıdan girdik olaya. 1-2 defa daha babamızla geldikten sonra, artık yol yordam öğrendiğimize kanaat getirilince, kendim gelmeye başladım. İlk dönemler çoklarına komik gelen aksanımdan dolayı çok çabuk arkadaş buldum tribünlerimizde. Hala görüştüğüm kadim dostlarımı buldum kapalıda. Kimine göre acınacak, kimine göre gururlanılacak bir olay. Ben ikincisini tercih ettim hep. Sonraları biraz palazlanınca deplasmanlara da gitmeye başladım. İlk deplasmanım en ilginci ve olaylısı oldu : Eskişehir... Bugün hala dillere destan olan müthiş cenk...Sabahın erken saatlerinde 9-10 otobüs ulaşmıştık Eskişehir'e. Uzun süren yada bize çok uzun gelen yolculuktan sonra şehre iner inmez tezahürata başlamıştık. Biraz zaman geçtikten sonra üzerimize taşlar gelmeye başladı. Ama çok abartı değildi. Birkaç dakika geçtikten sonra ise inanın gökyüzünü görmek mümkün değildi. Taş deyip sizi de yanıltmayayım. Hepsi kaya büyüklüğündeydi. Epeyi bir panik oldu taşların bazıları isabetli olunca. İstanbul derbilerinde de taşlama olurdu ama bu kadar uzun süreli ve aralıksız değil. Otobüslerin arkasına saklandık mecburen. Eninde sonunda tükenecekti taşlar.Nihayet taşların şiddeti azalınca ortaya çıktık. Eskişehir'lilerde artık görülebilir mesafedeydi ve hava iyice aydınlanmıştı. İstanbul'da olsak herkes bir sefer önceden rakibini yada intikam alması gerekeni bilirdi. Yahut kime dokunulamayacağını... Ama burada böyle bir durum mevzu bahis değildi. Kimseyi tanımıyorduk. Es-eslilerden gelen taşları iade ettikten sonra kendini müdafaa için teçhizat çıkarmaya başladı.Rakiple aramızda uzak sayılabilecek mesafe karşılıklı olarak kapatıldı ve cenk başladı. Ben önceleri çok gerilerde kaldım. Bunun sebebi bilinmezliğin verdiği korku sanırım bugün geriye dönüp baktığımda. Kaçmam gerekse nereye kaçacağımı bilmiyorum. Saklanacak yer arasam nereyi bulacağım...Neticede şehrimiz değil.Açıkcası bilinmez bir yerde bir an evvel bitsin diye içimden geçiriyorum , yalan yok. Amaaa ne zaman ki çok sevdiğim bir arkadaşım yaralandı tüm bu düşünceler aklımdan uçtu gitti. İstanbul'da olduğu gibi davranmaya başladım. Hani, kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar gibi...Bir ara taarruza kalktı bizimkiler. O dakikaya dek ortada geçen cenk bir anda lehimize döndü. Eskişehirliler çekilmek zorunda kaldı. Tam o esnada jandarma geldi. Cemse cemse asker indi ortalığa. Ve başladı bize copla dalmaya. İnanın eskişehirli size o kadar vuramaz yani. Bazen arkadaşlarla konuşuyoruz "ilk copu ne zaman yedin?" falan diye herkes bir şey anlatıyor. Ben çok cop yedim ama eskişehir'deki eğer copsa diğer hepsi hiçbir şey değildi. Bizden çok bayılan oldu dayaktan. O sırada etrafta tek bir eskişehir'li kalmamıştı. Akabinde polisler geldi. Etrafta bulunan ne kadar adam varsa ( bunların hepsi fenerli oluyor haliyle ) başladı hem coplamaya hem de otobüslere tıkmaya. Bende jandarmanın tekinden öyle sağlam 4-5 cop yemişim ki bacağıma yerden kalkamıyorum. Birde üstüne polisten aynı bacağa tekme yiyince gözümden yaş geldi. En az 150 kişi içeri aldılar bizi. Kafası patlayanları hastaneye bile götürmediler. Biz kodeste tampon yaptık birbirimize ! Tüm ambülanslar eskişehir' lileri taşıdı. Zaten onlardan içeride 3-5 kişi vardı. 1 saat kalmadan da hepsi ellerini kollarını sallayarak çıktı, gitti.İçerisi kan kokusundan berbat haldeydi. Çoğumuz es-eslilerden değil jandarmadan yaralandık. Ne tıbbi bakım ne bir şey. Maça giremeyeceğimizi çözmüştük. Ama hakkımızda dava açıldı. Yönetim bizi anarşist ilan etmiş üstüne birde ! Onlardan habersiz gitmişiz, biz fenerli falanda değilmişiz ! Anarşistmişiz !Vay be...Eve çürük bir bacakla ama daha kötüsü terkedilmişlik duygusuyla döndüm. Sahipsiz kalmanın ne olduğunu bildiğini zannedenler inanın bilmiyorlar. Biz maalesef öğrendik.
Yağmur çamur demedik
Her maçına geldik senin
Es-eslerde yalnız kaldık
Helal olsun Tahsin Kaya
Biz mahpusta yatarken,
Sen nerdeydin Tahsin Kaya...
O maç benim yaşadıklarım içinde tektir. İstanbul'da da çok kavgaya girmiştim o güne dek. Ancak neredeyse topyekün bir kente karşı hiç savaşmamıştım. Üstelik tanımadığın bir kentte. O güne dek karşımızda 300-400 beşiktaşlı çıkardı. Galatasaraylı daha da az. Hakkını teslim etmek lazım es-es çok sağlam çıktı karşımıza. Sadece sağlam değil sayıca da epeyi fazla. Ama mahçup olmadık. Kora kor, göğüs göğüse çarpışma oldu. Eğer mutlaka bir galip lazımsa bizdik. İstanbul'da bunun onda biri bile olmazdı. Gece bir sen kovalarsın bir karşıdakiler. Herhangi bir taraftan çok zaiyat verilirse dellenilir belki bu kadar olmasa bile girişilirdi. Es-Es maçı tribünde ilktir ve hala tektir her bakımdan. Sonraki haftalarda sakarya'da polis ve az sayıdaki taraftar bize saldırmaya kalınca " burayı es-es'ten beter ederiz" dediğimizde karşımızdakiler durmuştu. O kadar söyliyeyim, gerisini siz hesap edin ...

1 yorum:

orta karar dedi ki...

Es-es maçlarında bir gün önceden önlem alırdık, güzergah çizerdik, gerekmedikçe evden çıkmazdık.

Kırmızıdan kan çıkardı, korkudan gözümüz karardı.

18 yazıyla konu olmuş Eskişehirspor'un uzun uzun yazısı için selam etmek istedim