4 Kasım 2011 Cuma

Beşiktaş Seninle Ölmeye Geldik

Takımın öyle ya da böyle bir kemik kadrosu oynadığımız son 4 maçta kendini belli ediyor. Egemen Sivok, Ernst, Quaresma ve Almeida üzerine kurulu takım bu oyuncuların oyun içerisinde büyük efor sarfetmeleri ya da sakatlık yaşamaları dışında değişiklik görmüyor. Dün 76. dakikadan sonra Almeida'nın ayaklarını çimlere sürüyerek koşması dışındaki değişiklikler ise genel olarak ihtiyaç dahilinde oldu. Yine sahada Ernst, Egemen, Almeida ve Sivok gibi çok güçlü oyuncular varken Dinamo Kiev karşısında oyunu domine etmek gerçekten çok zor. Hemen hemen bütün ikili mücadelelerde topu kazanmakta inanılmaz zorlandı takım. Oyunun genelinde galibiyet almak için elimizden geleni yaptık ama maçı kaybetmemiz de söz konusuydu. Ortada giden maçı lehimize çeviren ise rakibin ayağa paslarını ısrarla kovalayan orta sahamızdı. Ernst ile Aurelio insanüstü çabalarıyla maçı kazanabileceğimizi de hissettirdiler. Veli gibi ayağına çok hakim oyuncular için böyle takımlar çok zor. İlk rakibinizden sıyrıldıktan sonra ikinci müdahaleyi yapacak zamanınız yok. Sürekli kovalayan Dinamo Kiev orta sahasına önde basan defansını da eklersek yaratıcı adamların maçı olmadığı görüldü.

Veli Kavlak'ın atacağı ara paslardan çok rakibini kovalaması öncelikli göreviydi sanırım. Zaten maç içerisinde bu paslarından yalnızca birini Quaresma'ya verebilirken gördük. Hal böyle olunca uzun toplarla Almeida'yı karşı karşıya bırakmak ya da kanatlardan gol pozisyonu yaratma alternatifi üzerinde daha çok duruldu. Burada da Quaresma topu alması gerektiği yerden daha geride almak durumunda kaldı. Simao'nun tarafı için bir şey demek çok gereksiz. Yoktu bu maçta da. Q7'den beklentimiz bol çalım, bol top kaybına rağmen hem de. Sağ ayağının dışıyla en uzak direkten bindirene topu gönderme çabasıyla geçti.

Maçın yıldızı elbette Egemen'di. Müthişti. Maçı izlerken Trabzonspor taraftarına üzüldüm. Bizler Alpay'dan beri böyle adam gerçekten görmedik. Onlar da kıymetini bilmemişler. Sezonun yıldızı demiştik. Golü atmasa da maçın en iyi oyuncusu olmayı haketmişti. Ekstra işler yapıyor. Takımını yüreklendiriyor. Ölüyü diriltiyor.

Bir aferini de Almeida'ya açmak lazım. Rakibin 34 numaralı hayvanına karşı verdiği hava topu mücadelesi gerçekten takımın bunaldığı anlarda nefes almasını sağladı. Olmadık noktalara olmadık şişirmeleri tekrar arkadaşlarına indirmesi ve takımı daha ileride basmaya yönlendirmesi, sarfettiği efor muhteşemdi.

Carlos Carvalhal'in omurga takımı netleşti ama saha içinde oyuncuyu geberene kadar tutması büyük sıkıntılar yaşatacak bizlere. Pazar günü pestili çıkmış bir takım görmek istemiyoruz bir taraftan da. Holosko, Mustafa gibi oyuncuları oyuna daha erken almamasını böyle bir mantık yürüttüğü için geç aldı diye yorumluyorum.

Nedense Fernandes ve Guti çözümünü hiç aklına getirmiyor Carvalhal. Fernandes gibi bir adamımız var. Guti gibi bir yıldız ama en ihtiyaç duyduğumuz anlarımızda yoklar. Buna bir çözüm bulmamız gerekiyor. Bu adamları 18 içerisinde tutmanın bir yolu olmalı mutlaka.

Takım öne geçtikten sonra galibiyetin bizim için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Geriye yaslandıklarını ve bunu doğal karşılayacağımızı da hiç aklımdan geçirmezdim ama deli gibi efor sarfeden takımdan oyunu karşıya yıkmasını beklemek de vizdansızlık olacaktı.

Golü attıktan sonra Almeida'nın oyundan düşüşü ve kulübenin halen çözüm üretmemesi maçın son dakikalarına girerken neler yaşayacağımızın da işaretiydi. Son dakika pozisyonu maçın özeti gibiydi. Bu pozisyon tek başına maçın önemini, rakibin baskı kurduğunda ne kadar etkili ve güçlü olduğunu gözler önüne serdi. Youtube'da yer alan bir yorumu paylaşmışlar arkadaşlar. Son saniye pozisyonu için en anlamlı yorumu yapıp bırakıyorum: Topun izlediği yönü dikkatlice takip edin, Allah yazdığını göreceksiniz.

Hiç yorum yok: