24 Haziran 2013 Pazartesi

Yazamadan Geçip Gidenler


Son kez hakemin düdüğü çaldı İnönü Stadı'nda ve perde kapandı. Gözler buğulandı, sesler çatallandı ama yumruklar hala sımsıkı havadaydı. Aynı metrekareler içinde olacaktık aylar sonra ama aynı olmayacaktı işte. Bu başkalaşma da buruyordu içimizi. Alkışlara boğduğumuz takım ligi üçüncü bitiriyordu. Aynı sıralarda şampiyon olduklarında bu kadar alkışı anca almışlardı ve bu kadar gözyaşı herhalde 92-93 sezonunda kaçırılan şampiyonluk sonrasında dökülmüştü anca. Resmisi anca böyle olurdu ama bambaşka bir veda hayal etmişti bu gönül, olmadı. Koltuklar, çimenler ellerde dolaştı ama ben hiç bir anımı söküp alamadan ayrıldım son kez. Günler sonra stada ilk darbeyi vuran kepçenin de aynı günün sonunda bir halk kahramanı simgesine dönmesi işin trajikomik bir yönü oldu.

Sezonun ortasıydı yazıyı kaleme almaya niyetlendiğimde, başlığı da belliydi; 'Samet iyi mi, kötü mü?'. Beğenip, beğenmemek ayrı ama bu soru farklıydı. Menemenin kıvamına ekmek banmadan karar verilmezmiş. Bizim ekmek de bayattı, elimizde dağıldı gitti.  Menemeni de döktüler, olan bizim paramıza oldu. Fikret Orman'a en kızdığım nokta da bu. Biz bir şeylerden arttırarak FEDA derken, yapılan kontrat sonrasında hesapta 'Beşiktaş'ın çocuğu' olan adama hak etmediği paraları ödemek durumunda kalmak kabul edilir bir şey değil.

Düşenin dostu olmaz gerçeğini Beşiktaş'ımızın Yıldırım Demirören sayesinde girdiği sıkıntılar içinde başkan ararken gördük. Paşa'lar kaçtı Fikret Orman elini taşın altına soktu. Sekiz sene önce girdiği yarışta başkan olabilecekken hiç beklenmedik anda kulübün başında buldu kendini. Aslında onun için de bir 'iyi mi, kötü mü?' yazısı yazılabilir. Artılarını da sıralarız, eksilerini de. Biri birinden uzun olur belki ama şimdi üç sene kulübümüzün başkanıdır ve bizi daha iyiye götürmesini bekliyoruz kendisinden.

'Bu alemde kral Çarşı' derken bizim krallığımızın yaşadığımız Cumhuriyet'in içindeki tribün aleminden öte geçmediği sanılırdı. Biz Kızılay'a kanlarımızı, Van'a atkılarımızı gönderirken, nükleer santrallere, ırkçılığa karşı çıkarken uzaktan alkış tutanlar haksızlığın her türlüsüne karşı durduğumuzu gördü geçtiğimiz ay içerisinde.

Başkanımız belli değildi, oldu ama hala ne stadımız ne de hocamız belli değil. Yarına kadar da kulvarımız belli değil. Üç kupada mı yoksa ülke sınırları içerisinde mi aşık atacağımızı öğrenmeyi bekliyoruz. Hissiyatımız ve beklentimiz Kartal'ımızın Avrupa semalarında uçacağı yönünde.

Söylemesi de güzel, yazması da güzel Beşiktaş'ı. Nerede oynarsa oynasın...

Hiç yorum yok: